SİSU

Briçte avrupa şampiyonasına katıldığım yıllarda arkadaşlarla konuşmalarımızda şunları yeneriz, bunlara yeniliriz, şunlarla başabaş oynarız diye duygusal biçimleme yapardık, kimi zaman doğru çıkardı kimi zaman da yanılırdık. İki hafta evvel Fenerbahçe – İlla sev maçı öncesi de arkadaşlarla benzer konuşmalarımız vardı. Fenerli olarak duygularımız tabii turu geçmeyi istiyordu ama düşünce sistematiğimiz karşımızdaki takımın son iki yılda avrupa şampiyonu olduğunu, son yıl avrupanın en iyi takımı seçildiğini, Fenerin Türkiye liglerindeki son iki hafta performansının kendi sahasında Bursaya yenilmiş Ankara ile berabere kalmışken karşımızdaki takımın Barselonayı dağıttığını bu şartlarda başarı şansımızın milli piyango benzeri olduğunu söylüyordu. Maçı izlerken Fenerin bu takımla başabaş oynayabildiğini iki gol geri düşüp üç de sarı kart görmesine rağmen oyun disiplini ve sonuçtaki olumlu beklentisinden sapma göstermediğini izleyerek ülkemizde artık bir avrupa takımına sahip olduğumuzu anladık. Finlandiya’dayken türkçe karşılığı olmayan “sisu” diye bir kelime öğrenmiştim. Bu söz özellikle yarışmalarda sona yaklaşıldığı zaman son bir enerji üreterek canını dişine takma karşılığı bir sözmüş. Fenerbahçe’nin yaptığı buydu. Yeni turda karşılaşacağımız takımla yine başabaş oynayacağımızı, yenilsek de artık avrupa maçlarına gedikli bir takımımızın olduğunu bilmek bundan böyle spor medyamızın ve taraftarımızın olgulaşmasına kapı açacak, artık yendiğimizde duygusal patlamalar, yenildiğimizde hayata küsmeler yaşamayıp daha rasyonel değerlendirmeler yapabilmemizi sağlayacaktır.

Briçte de aynı bakış geçerlidir, kimi zaman masama gelen dostlar eyvah hocanın masasına mı düştük buradan az zararla kalkabilsek gibi yorumlar yapar. Halbuki dikkatli, yüksek konsantrasyonlu briç futbola göre şansı daha yüksek olan bir oyundur. Karşınızda istediği kadar yüksek briç bilgisi olan bir kişi olsun siz eğer hatasız oynarsanız onun çok az elde gösterebileceği özel bir beceri olabilir. Oyun ne şekilde geçiyor olursa olsun son ele kadar oyun disiplininden kopmamak, konsantrasyon ve de son ele kadar direnmek yani “sisu” başarının temelini oluşturur.
16.Mart.2008

Hiç yorum yok: