DİNLEMEYİ BİLMEK

Türkiye’de bir konu üstünde tartışmak kuralları bilinmeyen, enzor işlerden biridir. Televizyondaki tartışma programlarından, spor programlarındaki tartışmalara veya meclisteki tartışmalardan briç tartışmalarına kadar pek çok tartışma ortamı bir sonuca varamadan tarafların birbirlerine düşman olmasına kadar uzanan sevimsiz bir ortam yaratabilir. Ülkemizde tartışmalar, genelde karşı tarafın savını çürütmek olarak anlaşılır. Halbuki batı dünyasında bir görüşe katılmıyorsanız mutlaka yeni bir tez ortaya koyarak karşı çıkabilirsiniz. Size sunulan tezin zayıf taraflarını söylemek görüşe karşı çıkmak için yeterli değildir, onun yerine neyi önerdiğinizi ve bu önerinin karşı tezdeki hangi zayıf noktaları kapatacağını söylemeniz gerekir.

Tartışma adabını bilmeyişimizi ben dinlemeyi bilmediğimize bağlıyorum. Karşının sözünü keserek, konuşmasını bölerek, özetle dinlemeyi bilmeden sırf karşı çıkmak adına sözalmak sizi konuşması önemsenmeyecek bir konuma sokar. Halbuki ülkemizde kimin sesi daha yüksek çıkıyorsa onun söylemleri - içi boş da olsa - daha çok taraftar bulmaktadır.

Konumuz olan briçe gelirsek, dinleme becerisi briç için de en önemli beceridir. Briçte gelişmişliği dört el hakkında yorum yapabilmek olarak düşünüyorum. Bunu yapabilmek için de ortağı iyi dinlemenin yanı sıra rakipleri de iyi dinlemek gereklidir. Solumuzdaki oyuncu üç seviyesinde renk açar ve ortak kontr ile renk istediyse kartların kötü dağıldığını düşünmek gerekir. Rakibin baraj deklaresinin bize normalin dışında bir uzunluğun yanı sıra bizim tarafa şilem olmadığını da söylediğini unutmayalım.

25.Haziran.2006

Hiç yorum yok: