İYİ, GÜZEL ve DOĞRU

İnsanlığın gelişmesini üç boyut üzerinden yaptığını düşünüyorum, iyi, güzel, ve doğru boyutları, bunlar aslında insanlığın temel gelişim eksenini oluşturan evrensel ilkeler olmalı. Doğru bilimin alanına girer, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilim belirler, bir zamanlar dünyanın düz olduğu, güneşin ve ayın dünyanın etrafında döndüğü zannedilirdi. Zaman geldi bilim bunun doğru olmadığını kanıtladı. Güzellik ise sanat boyutunun bir ölçüsüdür. Neyin güzel neyin çirkin olduğunu da bize sanat gösterir. Bu üç temel değer arasında en önemlisi olan iyi ise düşüncenin yani felsefenin bir ölçüsüdür. İyi ve kötü arasındaki farkı felsefe belirler. Felsefe bu farkın sınırlarını suç, günah, ve ahlak olarak çizmiştir. Suç sınırını yasalar, günah sınırını inançlar, ahlakın sınırını da kültür ve töreler belirler. Bu şekilde tanımlanan suç, günah ve ayıp sınırları toplumdan topluma değişebildiği gibi zaman ölçütü içinde de değişim gösterebilir. Ancak iyi, güzel ve doğru evrensel ölçütlerdir, zamanla veya toplumlara göre değişmezler. Hammurabi zamanında bilimin belirleyebildiği doğrular günümüzde de doğru, sanatın güzel dedikleri günümüzde de güzel, düşüncenin iyi diye belirlediği davranışlar günümüzde de iyidir. Bir örnek, Hammurabi kanunlarından birisi ev yapan ustaları evin sağlamlığından sorumlu tutar. Kanun, ev yıkılırsa veya çökerse ustanın ev yapma izni elinden alınır ve usta cezalandırılır der. Ta o tarihte bile işi yapana sorumluluk yüklenilmesi ve işini iyi ve doğru şekilde yapması yasalarla denetlenir hale getirilmesi sağlanmıştı.

Briç bu üç boyutu da bir arada yaşatan bir oyundur. Sonuçta doğruyu bulmak için bilime gereksinim vardır. Doğruyu bilmek yetmez buna doğru konuşmalarla ulaşmak, ulaştığımız doğru sonucu iyi oyunla da gerçekleştirmek gereklidir. Bütün bunların güzel bir stille yapılışını seyrettiğimde de olağanüstü bir sanat eseri karşısındaymışım gibi keyif alıyor, olayın sanat boyutuna bir kez daha hayranlık duyuyorum.
14.Ocak.2007

Hiç yorum yok: